19 Kasım 2016 Cumartesi

zaptetmek


İnci Deniz Dibinde filminizde mumlardan damlayan taneciklerle zamanın, saat mekanizmasının durdurulması çok ürkütücüydü.

İşte zamanı, zamanın durmasını imgelesin diye yapmadım onları. Yalnızca içgüdülerim dedi ki: Ya bunu çek! Daha sonra bazı yönetmenlerin söyleşilerini okuduğumda benim gibi düşündüklerini görünce çok sevindim; yalnız olmadığımı gördüm. Aslında beni sinema yapmaya iten neden şu: Şu ânı bir daha geri döndüremeyeceğiz, geçip gidecek. Bu benim için inanılmaz bir kayıp. Fakat insan olarak o kadar aciziz ki... Her şey gidiyor ve geriye dönmüyor. Sevdiklerimiz ölüyor, zaman akıyor, dünya akıyor ve hiçbir şey geriye dönmüyor. Acaba onları bir şekilde konserve yapabilir miyiz? 

Ben çocukluğuna ağlayan birisiyim hâlâ. Kendimi hem zamansal hem de mekânsal gurbette hissediyorum. Çocukluğum gitti ve geriye dönmüyor. Bir şekilde onu zaptedebilir miyim? O her an için benim cebimde kalabilir mi? Fânilik insan olarak kaderimiz. Fâniyiz biz, öleceğiz bir gün ve her şey yok olacak. Mutlak anlamda yok olmayacak tabii, o yok olmadan söz etmiyorum. Bunun bir daha geri dönmemesi, elimizden akıp gitmesi, oradaki acziyetimiz. Belki beni sinema yapmaya iten temel neden bu. 

Yönetmen Sineması Ahmet Uluçay, Ayşe Pay

0 yorum: