22 Haziran 2019 Cumartesi

beraber


Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak. Pek az misafirliğe gitmek ve pek az misafir çağırmak istiyorum. Bir sürü fesat ve dedikoducu insanlarla ahbaplık edip ne olacak sanki? Biz birbirimize yeteriz değil 

Canım Aliye Ruhum Filiz, Sabahattin Ali

26 Mart 2019 Salı

haklı çıkmak


Sesini duymak istemiyorum bu insanların. Daima haklılık psikolojisi içindeler. Her konuda en baştan haklılar. En iyi becerdikleri şey, haklı çıkmak. Sinema, işte bu insanlarla dolu. Üretmeyen, üretemeyen, yalnızca üten, tek yeteneği bu olan... Yalnızca sinema mı, tüm ülke, kıllarının arasında bit, pire ve kene barındıran köpek sırtı gibi. Bu ülke yalnızca parazitler için mümbit, üretenler içinse yer demir gök bakır. 

Sinema İçin Bunca Acıya Değer Mi? , Ahmet Uluçay

13 Mart 2019 Çarşamba

niçin?


Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi ilk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkânsızlıkla beraber gelmişti? Niçin hayatının bu en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz, öldürmeye mecbur kalıyordu?.. Niçin? Kimin için?..

Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali

19 Kasım 2018 Pazartesi

mamul


"Hiç kimse, bizi biz yapacak verileri sunamaz. Toplumun ellerinde pekala bir 'mamule' dönüşebiliriz fakat bir 'eser' olmak istiyorsak, biricikliğimizi bizzat kendimiz inşa etmeliyiz. Cemiyet sana kimlik belgesi, bilet, makbuz, karne, ehliyet, sertifika, diploma, banknot, evlilik cüzdanı, fatura, poliçe, bordro, reçete, akciğer filmi ve nihayet ölüm belgesi verir; seni öğrenci, asker, eş , memur, işçi, sporcu hatta sanatçı olarak konumlar fakat kişilik sahibi kılmaz. Kendiniz olma yolunda tek başınasınız. Bu dezavantajı lehinize çevirebilirseniz, ne âlâ. İnsanlaşmak için düşünmek lüzumludur bayanlar baylar."

Antika Titanik, Murat Menteş 

merhaba yeniden, ne kadar uzun zaman olmuş ufak çaplı bir şok geçiriyorum şu an son postun tarihine baktığımda. neden böyle oldu hiçbir fikrim yok, onca zaman kitap okumadım mı tabi ki okudum, fotoğrafını çekip paylaşmak daha kolay geldi sanırım :/ bundan sonra buraya da yazacağım, söz :) 

8 Aralık 2016 Perşembe

sanık


Sanık sandalyesinde otururken bile insanın kendinden bahsedilişini işitmesi daima ilgi çeken bir şey oluyor. Savcının da, avukatımın da yaptıkları savunmalar sırasında diyebilirim ki, benden, işlediğim cinayetten fazla konuşuldu. Zaten iddia ile savunma birbirinden çok mu farklıydı sanki? Avukat kollarını havaya kaldırıyor, benim suçlu olduğumu, fakat hafifletici sebepler bulunduğunu ileri sürüyordu. Savcı ise ellerini uzatıp benim suçlu olduğumu, fakat hafifletici sebepler bulunmadığını ileri sürüyordu. Yalnız, beni belli belirsiz sıkan bir şey vardı. Zihnim çok meşgul olmasına rağmen, bazen ben de söze karışmaya kalkışıyordum. O zaman avukatım, "Siz susun, davanız için böylesi daha iyi," diyordu. Yani, bu davanın benim dışımda görülür bir hali vardı. Her şey, ben karıştırılmaksızın olup bitiyordu. Kaderim, bana fikir sorulmadan belirleniyordu. Zaman zaman herkesin sözünü kesip , "İyi ama sanık kim? Sanık olmak önemli bir iştir. Benim de söyleyeceklerim var," diyecek oluyordum. Fakat iyi düşününce söyleyecek bir şeyim olmadığını anlıyordum. 

Yabancı, Albert Camus

30 Kasım 2016 Çarşamba

hasta çocukların duası


Benim gökyüzümde kuşlar
kanat çırpmıyor artık
lacivert gecelerim
suya düşen kıvılcımlar gibi
söndü yıldızlarımız
siz, ulaşılmayan gene de benim olan
uzak dağ başları
pencerem sislere açılıyor hep
nerede kaldınız

aydınlık sabahları muştulayan ak horozlar
dönün rüyalarıma
geniş avlular, kuyuların çıkrık sesleri
dağ yolları, şen çıngıraklar
dönün rüyalarıma

yaz geceleri
ak çarşaflar, sabun kokulu, serin uykular
özledi sizi yorgun bedenim
komşumun küçük kızı
nerde o yaz geceleri, kiraz bahçelerinden
odama dolan türkülerin

dağlar ardında, uzak bir köyde
küçük bir çocuktum, kışlar uzundu
ambarlarımız dolu, ocak başlarımız sıcak büyülü
gece yarıları başlardı hayatı
masalların, efsanelerin
şeytan bilinmez, hangi kötülüğe koşardı dışarıda
sabahları yaralı kanatlarını sarardım
düşmüş meleklerin

kırlangıç sesleriyle uyandığım sabahlar
dönün rüyalarıma
tozlu yollar, kağnı sesleri, kaval sesleri
kırbaç şaklaması ve nal sesleri
dönün rüyalarıma

ben hasta bir çocuğum
sancım büyüktür değmeyin
yitirdiğim bir düştür, bin bir gece uykulara sığmayan
dokunsan uyanır
tutmak istersen, kül olur kanatları
avuçlarında bir kelebeğin

sancılar hep geceleri başlar
hasta çocuklar uyumaz hiç
yanar sabaha kadar pencereleri
ey dünyanın her dilden ninni söyleyen anneleri
dönün rüyalarıma

Ahmet Uluçay

28 Kasım 2016 Pazartesi

varoluşumuz


Varoluşla olan durum neyse doktorumla da o. Kendimi hasta hissediyorum diye şikayet ettim. "Muhtemelen çok kahve içiyorsun ve yeterince de hareket etmiyorsun." diye cevap verdi doktor. Üç hafta sonra yine başvurdum ve gerçekten iyi olmadığımı; fakat bu sefer kahveden olmayacağını çünkü ağzıma sürmediğimi, hareketsizlikten de olmayacağını çünkü her gün yürüdüğümü söyledim. "O zaman sebep, kahve içmemen ve fazla hareket etmendir." diye cevapladı. İşte gördük; sağlığın yerinde olmaması durumu aynıydı ve aynı kaldı, fakat kahve içtiğim zaman kahve içtiğimden oluyor, kahve içmediğimi zaman kahve içmediğimden oluyordu. Biz insanların durumu da genel olarak işte böyle. Yeryüzündeki bütün varoluşumuz bir tür hastalıktır. Eğer biri sebebini merak ederse, insan önce ona hayatını nasıl düzenlediğini sorar; bunu anlatır anlatmaz cevabı yapıştırır: "Ya işte; işte bu yüzden." Sonra da büyüklenme havalarıyla yürür gider, sanki her şeyi açıklamış gibi, köşeyi dönünce de kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp sinsi sinsi uzaklaşır. On dolar verseler varoluş bilmecesini açıklamayı üstlenmezdim. Hem niye üstleneyim ki? Eğer hayat bir bilmeceyse, bu bilmecenin yazarı hiç şüphe yok sonunda açıklayacaktır. Fani hayatı ben icat etmedim, fakat bilmece yayımlamayı adet edinmiş gazete ve dergilerde çözümler genellikle bir sonraki sayıda verilir. 

Kahkaha Benden Yana, Sören Kierkegaard

27 Kasım 2016 Pazar

burjuvazi


Bebeklikten, gençlikten ya da yetişkinlikten farklı olarak çocukluk, çoğu tarih dönemlerinde bilinmiyordu. Hıristiyanlığın güçlü etkisinin söz konusu olduğu yüzyıllarda bile bu küçük varlık fark edilmedi. Ressamlar, bebeği minyatür annesinin kucağına alınmış bir yetişkin olarak resmettiler. Çocuklar rönesansta Hıristiyan tefecilerle ortaya çıktı. Yaşadığımız yüzyıldan önce ne fakirler ne de zenginler çocuk giysisinden, çocuk oyunlarından ya da çocukların yasalardan muaf olduğundan haberdardı. Çocukluk burjuvaya aitti. İşçilerin, köylülerin ve soyluların çocukları babalarının giyindiği şekilde giyinir, babalarının oynadığı şekilde oynar, babalarının asıldığı gibi boyunlarından asılırlardı. Burjuvazi tarafından çocukluğun keşfiyle beraber her şey değişti. Sadece bazı kiliseler gençlerin onur ve olgunluğuna saygı duymaya bir süre devam etti. İkinci Vatikan Konsülü'ne kadar her çocuğa, bir Hıristiyanın yedi yaşında moral anlayış özgürlüğüne eriştiği ve yedi yaşından sonra cezalandırılacağı ya da öldükten sonra sonsuza dek cehennemde kalarak cezalandırılabileceği açıklanarak, günah işlemeye muktedir olduğu öğretilirdi. 

Okulsuz Toplum, Ivan Illich