4 Aralık 2011 Pazar

dünyaya mahsus


Geçtiğimiz hafta, bir kez daha İstanbul Arkeoloji Müzesi'ne gittim. Her gittiğimde sadece bir bölümü geziyorum. Bu sefer Erken Roma Dönemi'ne ait mezar taşlarının olduğu bölümü ziyaret ettim. Üst rütbeli bir devlet memurunun mezar taşında sadece şu ibare var: "Görevini kötüye kullanmadı." On sekiz yaşında ölen bir kızın mezar taşında ise "On sekiz yıl düzenli bir şekilde yaşadı" yazıyor. Sıradan bir Roma vatandaşının mezar taşında yazan şu cümleyi de notlarımın arasına ilave etmişim: "İyiydi ve birçok meziyeti vardı." Asıl dikatimi çeken ise birden fazla mezar taşında geçen "İyi ve kimseye acı çektirmemiş" ifadesiydi. Bugün Roma denilince aklımıza hoş şeyler gelmiyor olabilir. Fakat altını çizip köşemize taşıdığımız bu dört 'güzel' cümle, 'ihtiyaç listesi' gibi önümüzde duruyor. Güzellik uzmanlarının bile zamanla "çirkinleştiği" bir dünyada, kalıcı güzellik, ancak ahlâkla mümkündür diye düşünüyorum. Güzel ahlâkla... En basit kural: Ahlâksız insan, dünya güzeli seçilse dahi, çirkindir. Çirkine de gölgesi bile düşmandır. Türkçenin en 'güzel' şiirlerinden bazılarına imza atmış olan Ahmet Muhip bir yazısında şöyle diyor: "Elimi dostça omzuna koydum, altında yara varmış; canı acıdı." (Yazılar, Adam Yayınları, 1994) Dünyaya mahsus güzellikler biraz da böyle bir şey... O yüzden "Canımı yakıyor, dünyanın güzelliği" diye yazmış bulunduk.

Tüfeksiz Hareketler, İbrahim Tenekeci

0 yorum: