8 Mayıs 2011 Pazar

bosna'nın özgürlüğüne giden yol ve aliya izzetbegoviç


Aliya İzzetbegoviç, Doğu ve Batı Arasında İslam adlı kitabında şöyle söyler; "Allah'ın iradesine teslimiyet, insanların iradelerine karşı bağımsızlık demektir. Allah'a itaat, insana itaati men eder. Böylece insan ile Allah ve dolayısıyla insan ile insan arasında yeni bir münasebet inşa eder."

Aliya'nın dava arkadaşlarıyla birlikte Bosna'yı özgürlüğe taşıyan hayatını tam da bu perspektiften değerlendirmek gerekir. Onun hayatı aynı zamanda Bosna'nın özgürlük mücadelesini anlatır. Son savaş öncesinde kendisine yapılan zulümler bir yönüyle savaşta Bosna'ya da uygulanmıştır.

14 yıl hüküm giydiği, ikinci kez hapse girdiği Saraybosna davasında mahkeme heyetine son söz olarak şunları söylemişti: "Yugoslavya'yı seviyorum ama onun yönetimini değil. Bütün sevgimi özgürlüğe veriyorum. Geriye yetkililer için hiçbir şey kalmıyor. Beyan ederim ki ben bir müslümanım ve hep öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum. Son günüme kadar da öyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adıdır."

Cezasının bitimine 5 yıl kala üst makamlardan içinde pişmanlık ifadeleri bulunan ve rejim hakkında hoş sözler sarf eden bir dilekçe karşılığında serbest bırakılma teklifi aldı. Tabii ki reddetti. Hürriyetine kavuştuktan sonra parti kurma faaliyetlerine girişti. 1990 baharında SDA'nın (Demokratik Eylem Partisi) 39 kurucu üyesi ve kendisi adına "Kırklar Açıklaması" olarak bilinen bildirgeyi okudu.

Özgür bir birey olarak insanı merkeze alan, din, ulus, ırk, dil, cinsiyet, toplumsal statü veya siyasi kanaat farkı gözetmeksizin vatandaşların eşitliğini, özgürlüğünü ve haklarını kayıtsız şartsız tanıyan, yasalarla korunmuş bir demokrasiye vurgu yaparak yasa denetiminde olmayan çoğunluk yönetiminin kaçınılmaz olarak bu çoğunluğun tiranlığına dönüşeceğinin altını çizdi. Yugoslavya'nın federal yapı içinde muhafazasını savundu.

Yapılan ilk seçimleri SDA kazandı. Akabinde Aliya cumhurbaşkanı seçildi. Kısa süre sonra Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan etti ve Avrupa Topluluğu üyeleri tarafından tanındı. Fiilen Sırp ordusu durumundaki Yugoslavya Federal Ordusu Hırvatistan'a saldırdı ve bu amaçla Bosna Hersek'e iyice yerleşti. Bosna Hersek ve Makedonya'nın bağımsızlık talepleri ise Avrupa Topluluğu üyelerince referandum şartına bağlandı. Bosnalı Sırpların lideri Radovan Karadzic, Bosna bağımsızlığını ilan ederse bunu tanımayacaklarını, Bosna'yı cehenneme çevireceklerini Bosna Hersek Parlamentosu'nda ilan etti. Sırbistan'a ve Federal Ordu'ya güveniyordu. Aliya birinci SDA konresinde "Allah'a yemin ederim ki köle olmayacağız!" cümlesi ile biten konuşmasını yaptı. Bosna Hersek Parlamentosu bağımsızlıkla ilgili referandum yapma kararı aldı. Sırp milletvekilleri oturumu terk etti.

1 Mart 1992'de neticelenen referandumu Bosnalı Sırplar boykot etti. Oylamaya seçmenlerin %63.4'ü katıldı, katılımcıların %99.5'i bağımsızlık yönünde oy kullandı. 5 Nisan 1992'de Avrupa Topluluğu Bosna Hersek'i tanıdı, ertesi gün de ABD, Türkiye ve başka birçok devlet.

Aynı gün Sırp saldırıları başladı. Federal Ordu yani Sırp ordusu zaten Hırvatistan ile süren savaş nedeniyle bütün ülkeye konuşlanmıştı. Sadece üniforma değişikliği yaptılar. Pale kasabasında toplanan Bosna'nın Sırp milletvekilleri, Bosna - Sırp cumhuriyetini ilan ettiler. Çok önceden Sırp gizli servisi tarafından örgütlenmiş paramiliter güçler -ki aralarına katılan binlerce adi suçlu hapishanelerden bu maksatla salıverilmişlerdi- Bosna'daki Sırp faşistlerin de desteğiyle kuzeyde ve Drina boyu denen Doğu Bosna'da sivilleri katletmeye başladılar. İşte verilen 200.000 şehidin dörtte üçü, ilk birkaç ayda bu şekilde verildi. O ana kadar bütün etnik unsurların karışık biçimde yaşadığı büyük yerleşimlerden Müslüman Boşnakların çoğunluğu teşkil ettiği şehirler, içerideki Sırplar terk ettikten sonra ağır silahlarla donatılmış Federal Ordu birliklerince kuşatmaya alınarak yıllar boyu acımasızca bombalandı. Çetnikler, yani Sırp faşistleri, işgal ettikleri bölgede sağ kalanları göçe zorladılar, diğerlerini toplama kamplarına hapsettiler. İşte bütün tüyler ürpertici işkenceler, tecavüzler, cinayetler buralarda uygulandı.

Bu arada Ustaşalar, yani Hırvat faşistleri de benzeri mezalimi Hırvatistan'a yakın Mostar ve Batı Hersek bölgesinde icra ettiler. Merhum Aliya'nın ifadesiyle Boşnakları ve onları destekleyen Sırp ve Hırvat demokratlarını arkadan hançerlediler. Tabi ki onlar da komşu Hırvatistan'dan destek gördüler. Bu şartlar içinde, ve bir savaşta ihtiyaç duyulabilecek her şeyden yoksun olarak bir direniş başladı, gelişti, büyüdü. Detayına girildiği taktirde hakkında yüzlerce, binlerce kitap yazılabilecek, film, tiyatro, belgesel ve edebi eser üretilebilecek kadar zulüm ve kahramanlıkla dolu bir tarih yaşandı Bosna'da, özellikle 1992-1996 arasında...


İhtiyar sayı:5, Bahadır İslam

0 yorum: