Sezai Karakoç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sezai Karakoç etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2013 Cuma

peygamber izi


Peygamber izi, bize, biz insanlığa tükenmezlik yolunu göstediği halde, biz, biz insanlık neden, neden tükenme yolunu seçtik! O izi izleyecek gönül zenginliğinden bizi hangi şeytanî tutku mahrum etti? Tarih içinde, Rönesans'tan başlayarak, 17. ve 18. yüzyıllarda âdeta dönülmez bir doğrultu alan fiziği ve tabiatı, fizikötesi görevlerle donatma aldanışı, kendi benliğimizi olduğu kadar eşya dünyasını da, enfüsümüzü olduğu gibi, bizi dıştan çevreleyeni de, yani âfakı da çıkmazlardan çıkmazlara sürükledi. Yerin altından, en derin tabakalardan çıkarılıp birtakım endüstri işlemlerinden geçirildikten sonra yeryüzüne madenî bir plaka gibi kapatılan ve gün geçtikçe tabiata ve insana nefes alınacak bir aralık bırakmamaya başlayan petrol ürünlerinin dönüştüğü plastik madde, ruhumuzun karşısına dikilen konkre bir absürdite sayılsa yeridir. Dünyanın, tabiatın ve insanın üzerine madenî veya plastik bir kapak örtülüyor, kaderin aşırı tabiatçılığa bir cevabı olarak. Ve insan, tabiatla birlikte boğazına geçirilen bu kapak yüzünden boğuluyor âdeta. İnsan ruhu, aşırılığını, peygamber izinden ayrılmayı pahalı ödüyor. Cezasını âdeta kendi eliyle verir gibi. İntihar eder gibi.

İnsanlığın Dirilişi, Sezai Karakoç

16 Haziran 2012 Cumartesi

çay



Baş köşeyi kim aldı, kime verdin? 
Bir bardak soğuk su gibidir onlar 
Ellerinin uzandığı her masada taş gibi bir çay.


Bizim içtiğimiz çay da çaydır.
Çarpık dudaklı, ezik gözlü allı mavili çaylar 
Şehirlerden çok güneş vardır o çaylarda 
O çaylar dağları bin parça eder getirir. 
Yaşamayı çağıl çağıl getirir. 
Dans eden bir kadının ayak bilekleri gibidir onlar 
Judy Garland gibi çay, kan gibi çay


O çaylardan su içenlerin gözleri 
Benim çay bardağımda senin gözlerin olur 
Senin gözlerin sizin çay bardağınızda.


Sezai Karakoç