10 Ocak 2013 Perşembe

kuvvetler ayrılığı


Kuvvetler ayrılığı yoluyla, zorbalığın hükümetten uzaklaştırılabileceği ümit ediliyordu. Montesquieu, güya bütün vatandaşlara hürriyet verecek olan bir kuvvetler ayrımı tablosunu tasavvur etmişti.* Fakat şu açıktır ki, bir demokraside bir kuvvetler ayrılığı ile hiçbir şey değişmez. Zira, kuvvetler birbirinden ayrı ve bağımsız kalırsa artık devletin işleri yürümez. Şayet, aksine kuvvetler uyumlu ve işbirliği halinde çalışırlarsa, o zaman da ayrı olmaları zorbalıklarından hiçbir şey kaybettirmez. Montesquieu'nun kendi teorisine karşı yaptığı itiraz budur. O, kendi itirazına, "Devletin her türlü yolsuzluğuna çare bulmanın imkânsız olduğu" ve " kuvvetler ayrılığı ilkesinin bunu sağlayacak güç ve etkinlikte olmadığı" şeklinde cevaplar veriyordu. Montesquieu'nün unuttuğu şey, devletin bütün sosyal bünyeyi, kendini kuran fertlerin her birisine karşı kullanacak şekilde istismar edebileceğidir. Zira, devlet tarafından temsil edilen genel irade, ferdî iradelerin devletin eline terk edilmesi anlamına gelir. Zorba hâline gelen devlet, bu iradeler topluluğunu kendisine muhalif olan fert veya fertlerin karşısına diker. Böylece, devletin zorbalığı karşısında kalan fert, devlet tarafından temsil edilen toplumun bütünüyle çarpışmaktadır.

*Montesquieu, Esprit des lois, de la séparation des pouvoirs.

İsyan Ahlâkı, Nurettin Topçu

2 yorum:

Must. dedi ki...

Hiçbir öğretim kurumunda, felsefe grubu derslerinin hiçbirinde Nurettin Topçu'nun adı bile geçmemişti. Descartes'ın, Freud'un adını filan ezbere biliyoruz ama bu arada. Ufkumuz genişlesin istenmemiş hiç. Sonra sonra bir şekilde bu adamın bir cümlesini okuyunca nasıl da genişliyor hâlbuki dünya.

âyine dedi ki...

hıhım merhumun hayatı da öyle, mekanı cennet olsun