10 Ocak 2013 Perşembe

buldozer


Sınıf arkadaşım Necded eski mezar taşlarına olan merakına beni de ortak etmişti. Bit pazarından bir fotoğraf makinesi alıp hemen her gün mezarlıklara gitmeye ve bize ilginç gelen taşlara tebeşir sürüp yazısını belirginleştirdikten sonra fotoğrafını çekmeye başladık.

Birkaç sene sonra hükümet İstanbul etrafından geçen çevre yolunu açmak için etraftaki mezarlıkların düzenlenmesi kararını aldı. Büyük bir üzüntü içinde, buldozerlerin taşları yerlerinden söküp Allah bilir nereye götürülmek üzere kamyonlara yüklendiğini görünce en azından bir ikisini kurtarma telaşına düştük ve bir gece, hırsızlıkla suçlakmak pahasına da olsa, iki tanesini özellikle Fatih devrinden kalma olduğuna inandığımız, üzerinde koskoca bir elif harfi çekili olan taşı, bin bir zahmetle arkadaşımızın arabasına yükleyerek buldozerlerin pençesinden kurtarmayı başarabildik.

Eski taşlara olduğu gibi müziğe de âşık arkadaşlarım vardı. Onların en büyük arzusu ise birlikte amatör bir topluluk kurmamızdı. Lisede zaten daha önce kurulmuş bir halk müziği topluluğuyla bir orkestra vardı. Bu arkadaşlarımız liseler arası yarışmalara katılıyor, teşvik ediliyorlardı.

Ben de bir klasik Türk müziği topluluğu kurmak istediğimizi söyleyip izin almak için müdür beyin odasına girdim. Müdürümüz Ahmet Dinç çok ciddi ve katı biriydi. Belki de beş bin öğrencinin barındığı bir okulu yönetmek ve disiplii korumak için başka çaresi yoktu. Değil çağırılmadan odasına girmek, kendisini asık suratıyla koridorun ucunda bile görsek elimiz ayağımız birbirine dolaşırdı.

Ne yapmak istediğimi biraz dinleyince sinirden kıpkırmızı kesildi. Arkasındaki kitaplıktan kara kaplı, üzerinde "Yönetmelik" yazan, kocaman ciltli bir kitabı çıkartıp sert bir şekilde masanın üzerine attı ve bir yer işaret ederek yüksek sesle okumamı istedi. Titrek bir sesle okudum; "Klasik Türk müziğini teşvik etmeye yönelik her türlü faaliyet yasaktır..." Lise hayallerimiz koca bir duvara toslamıştı... 

Ayrılık Çeşmesi Bir Neyzenin Yolculuğu, Kudsi Erguner

0 yorum: