Sakin bir ilişkinin imkânsızlığı, aslında son derecede doğal bir sonuca daha yol açtı: Konuşmayı unuttum. Belki zaten büyük bir hatip olmayacaktım, ama insanların sıradan akıcı konuşmasına sahip olabilirdim. Ama sen daha çok küçükken sözü bana yasakladın, "Tek bir itiraz yok!" tehdidi ve yanı sıra kalkan el, o zamandan beri bırakmıyor peşimi. Senin karşında -kendi meselelerin söz konusu olduğu sürece mükemmel bir hatipsindir- tıkanan, kekeleyen bir konuşma tarzı edindim, bu kadarı bile çok fazlaydı senin için, sonunda sustum, önceleri belki inattan, daha sonra ise senin karşında ne düşünebildiğim ne de konuşabildiğim için. Ve benim asıl eğitmenim sen olduğun için de, hayatımın her alanını etkiledi bu. Sana itaat etmediğimi düşünmen, çok tuhaf bir yanılgı. "Daima her şeye contra", senin sandığın ve beni suçladığın gibi, senin karşında gerçekten hayatımın temel ilkesi olmadı. Tam tersine: Eğer sana daha az uysaydım, benden çok daha hoşnut kalırdın mutlaka. Tüm eğitim tedbirlerinin tam yerini bulduğunu söylemek çok daha doğru; tek bir müdahaleyi savuşturmayı denemedim; ben olduğum halimle, senin eğitiminin ve kendi itaatkârlığımın bir sonucuyum (temel yapım ve hayatın etkileri dışında tabii). Bu sonucun yine de seni utandırması, hatta farkında olmaksızın bunu kendi eğitiminin bir sonucu olarak kabullenmeyi reddedişin, tam da senin elinin ve bendeki malzemenin birbirlerine bunca yabancı olmasındandır. Derdin ki:"Tek bir itiraz yok!" Ve böylece sana rahatsızlık veren, içimdeki karşıt güçleri susturmak isterdin, ancak bu etki benim için fazla güçlüydü, ben fazlasıyla itaatkârdım, tümüyle suskunlaşır, senden saklanır ve ancak kudretinin bana, en azından doğrudan, erişemeyeceği kadar uzaklaştığımda kıpırdamaya cesaret edebilirdim. Oysa sen karşıda dururdun ve bu durum yalnızca senin gücünün ve benim zayıflığımın olağan sonucuyken, her şey sana yine "contra" gibi görünürdü.
Babaya Mektup, Franz Kafka
2 yorum:
Yusuf'un suskunluğunun çok belirgin olmayan başka bir sebebi vardı değil mi?
yusuf'un burada yazılanlarla ilgisi yok evet -ki bunu yeni fark ettim- ama bu yavru öyle bi yer etti ki bende, ne zaman çocuk/çocukluk üzerine bişey okusam sayfanın/ekranın arka planında yusuf var ^^
esasa gelirsem yusuf kekemeydi, fısıldayarak da olsa konuşabildiği bi babası vardı kafka'nın tersine, babası sadece gördüğü rüyayı anlatırken sözünü kesmişti hatırladığım kadarıyla, kekemeliğinin sebebi neydi bilmiyorum ya da anlamadım -bi daha izlesem daha iyi olacak sanki ^^ ya da ben en iyisi kitap karıştırayım biraz-
Yorum Gönder